batur_han
##SÜPER MODERATOR##
Mesaj Sayısı : 400 Yaş : 30 Nerden : 8-F den İş/Hobiler : satranç-bilgisayar oyunları Lakap : bambam <i><b>REP PUANI</b></i> : <b><i>PAYLAŞIM</b></i> : <u><b>Tuttuğu takım</b></u> : ***FENERBAHÇE*** Kayıt tarihi : 27/12/07
| Konu: ASELSAN mühendisleri neden öldü? Cuma Ocak 04, 2008 3:00 pm | |
| ASELSAN'da üç mühendis peş peşe intihar etti. Jandarma raporu, ‘her birinin farklı yöntemlerle intihar ettiği’ni yazdı. Bunun üzerine savcılık dosyayı kapattı.
Emrullah Erdinç / TEMPO
Tarih 7 Ağustos 2006. Üç gündür kendisinden haber alınamayan, ASELSAN’da çalışan makine mühendisi Hüseyin Başbilen’in otomobili, Ankara Pursaklar Ayancık yolu üzerinde bulundu. Başbilen, şoför koltuğunda kanlar içinde yatıyordu. 30 yaşındaki elektrik mühendisi Hüseyin Başbilen çoktan ölmüştü. Arabanın ön sağ koltuğunda, genç mühendisin yazdığı intihar mektubu ve alyansı bulundu. Otomobilin içinde, yerde, ucu kanlı ve üç santimetre açık olan falçata vardı.
Jandarmanın tutanağına göre; maktulün sol bileği iki santimetre, boynunun sol tarafında iki santimetre falçatayla kesilmişti. Ölüm sebebi olarak kan kaybı gösteriliyordu. Jandarma, otomobilin içinde yaptığı aramada Başbilen’in çantasını da buldu. Soruşturma kapsamında elde edilen bilgilere göre çantada, Başbilen’in üzerinde çalıştığı milli tank projesiyle ilgili sunumların olması gerekiyordu. Ama bu dosyalar bulunamadı.
Çantadaki kayıp belgeler Başbilen, ölümünden üç gün önce, 4 Ağustos 2006’ta, ASELSAN’da, Türkiye’nin savaş teknolojisinde dış bağımlılığını ortadan kaldıracak çalışmalarına ilişkin bir sunum yapacaktı. ODTÜ mezunu makine mühendisi Başbilen, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki üst rütbeli subaylarla uzun süredir ‘milli tank’ projesi üzerinde çalışıyordu. Sunumun ardından proje onaya gönderilecekti.
Başbilen, o gün cep telefonunu evde bırakmıştı. Akşam eve dönmeyince, eşi, ASELSAN’ı aradı. Gülsen Başbilen, eşinin işe gelmediği yanıtını alınca, polise Hüseyin Başbilen’in kayıp olduğunu bildirdi. İntihar haberi üç gün sonra geldi. Başbilen, “Elveda'' diye başladığı son mektubunda karısından hakkını helal etmesini istemişti. Açılan soruşturma, ‘normal intihar vakası’ ibaresiyle savcılık tarafından kapatıldı. Ama Başbilen ailesi, onun intihar ettiğine inanmadı ve dosyanın kapatılmasına itiraz etti.
Başbilen, 10 yıldır ASELSAN’da çalışıyordu. Birçok projenin içinde yer almıştı. Özellikle suikast silahı ‘kanas’ üzerinde uzmanlaşmış bir isimdi. İmza attığı projeler arasında F-16 savaş uçaklarında sinyal kırıcı sistemi de bulunuyordu. Başbilen, tank projeleri üzerinde de çalışmaya başladı. Bu arada Milli Savunma Bakanlığı, Şubat 2006’da, yurtdışından 1000 adet tank alımını kapsayan ‘Yeni Nesil Tank Alımı Projesi’nden vazgeçti. Yerine, ASELSAN ile ‘milli tank’ projesi çalışması başlatıldı. Başbilen bu çalışmalarda gönüllü yer aldı; sinyalizasyon ve sofistike elektrik aksam konusunda projeler geliştirdi.
Evlenmek üzereydi ASELSAN’ı sarsan ikinci haber, 17 Ocak 2007’de geldi. Bu kez intihar eden Halim Ünsem Ünal’dı. ASELSAN’da bir süre çalıştıktan sonra görevinden ayrılan Ünal’ın cesedi, Ankara’da Eymür Gölü kenarında bulundu. Otopsi raporuna göre Ünal, kafasına sıkılan tek kurşunla ölmüştü. Bu vaka da savcılık dosyasına ‘intihar’ olarak geçti. Ünal öldüğü gün, savunma sanayi ile ilgili bir seminere katılacaktı.
Ünal, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden, 2000 yılında ‘şeref öğrencisi’ unvanıyla mezun oldu. Mastırını tamamlayarak aynı bölümde doktorasına devam etti. Genç mühendis, ASELSAN’ın yan kuruluşu Mikes’te elektronik mühendisi olarak çalışmaya başladı. F-16 savaş uçaklarının modernizasyonuyla ilgileniyordu.
Yurtdışında savaş teknolojileri alanında çalışan şirketlerden iş teklifleri alıyordu. Ama hepsini geri çevirdi. Mikes, Ünal’ı önemli bir göreve atadı; 2011 yılına kadar Amerika’da kalarak Türk - Amerikan ortak yapımı F-16 savaş uçaklarının modernizasyonunda çalışacaktı. Ünal’ın ölümünde asıl şüphe çeken durum, onun birkaç gün içinde evlenecek olmasıydı. Cesedi 17 Ocak’ta bulunmuştu. Düğünü ise üç gün sonra, 20 Ocak’taydı. Gerçi Ünal, 15 gün kadar psikolojik tedavi görmüştü, ama düğüne üç gün kala intihar etmesine bir anlam verilemedi.
Atladı mı, itildi mi? Ünal’ın ölümünden dokuz gün sonra yeni bir intihar vakası polise bildirildi. İntihar eden yine ASELSAN mühendislerinden biriydi. ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken, 26 Ocak 2007’de, Ankara Batıkent’te oturduğu binanın arkasında ölü bulundu. Olay yeri incelemelerine göre; 26 yaşındaki Yançeken, oturduğu apartmanın yedinci katından atlamıştı. Yançeken’den geriye bir intihar mektubu kaldı. Mektubunda, “Artık dayanamıyorum. Psikolojim çok bozuldu. İntiharımdan kimse sorumlu değil'' yazmıştı. Onun da dosyası ‘normal intihar’ ibaresiyle kapatıldı.
Hepsi şifre çözücüydü Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal ve Evrim Yançeken, özellikle şifre çözme konusunda uzman mühendislerdi. ASELSAN mühendisleri, uçak tanıma sistemlerinin ‘millileştirilmesi’ ve ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması çalışmalarını yürütmüşlerdi. Üç mühendisin üzerinde çalıştığı ikinci proje daha da önemliydi: Amerika, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeye her yıl geliştirdiği yeni silah teknolojilerini satıyor. Sattığı teknolojinin kontrolünü ise bırakmıyor. ABD istediği zaman, uydular aracılığıyla verilebilen talimatla, uçakları savaş dışı bırakabiliyor.
İşte, ‘intihar’ ettikleri ileri sürülen bu mühendisler, altı ay gibi kısa bir sürede, uçak tanıma sisteminin hâkimiyetini Türkiye lehine çevirmeyi başardı. Aynı zamanda ABD’nin uydular aracılığıyla gönderdiği sinyallerle savaş araçlarını saf dışı bırakma sistemini de çökertti.
Adli Tıp ‘cinayet’ dedi Mühendislerden Hüseyin Başbilen’in ailesi, oğullarının ölümünün cinayet olduğu iddiasıyla savcılığa başvurarak, Adli Tıp uzmanlarından yeniden rapor alınmasını talep etti. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu’nda intihar vakalarını inceleyen 1. İhtisas Kurulu’na, Başbilen’in ölümünden sonra tutulan tüm raporları, olay yeri inceleme tutanaklarını ve otopsi raporunu gönderdi. Ama 10 uzmanın hazırladığı rapor kafaları iyice karıştırdı.
Kuruldaki uzmanlardan üçü intihar kararına itiraz ederek, rapora şerh koydu. Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun raporuna göre Başbilen, boynunda ve sol el bileğindeki kesikler sonucu damar açılmasına bağlı dış kanamayla ölmüştü. Üç uzman, Başbilen’in boynu ve bileğindeki kesiklerin ‘maktul tarafından yapılamayacağını ve yapılsaydı Başbilen'in ellerine mutlaka kan sıçramış olması gerektiğini’ savundu. Çünkü Başbilen’in elinde kan izi yoktu. Onlara göre, cinayete kurban gitmişti. Savcılık her üç intihar vakasını yeniden incelemeye aldı; cinayet şüphesiyle dosyayı inceliyor. Şüpheli intihar konusu TBMM’ye de taşındı. MHP, ‘ASELSAN’da meydana gelen ölümlerle ilgili’ komisyon kurulmasını istedi.
Bu arada ASELSAN da konuya ilişkin, internet sitesinden bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Olaylar hakkında adli makamlarca tüm soruşturmalar gerçekleştirilmiştir.
Araştırmalarda ölüm nedenlerinin intihar olduğu belirlenmiş ve olaylar arasında ilişki tespit edilmemiştir. Anılan personelin (Halim Ünsem Ünal) psikolojik tedavi gördüğü ailesince açıklanmış olup raporları ilgili hastanelerde bulunmaktadır. Olaylarla ASELSAN'ın ilgisi yoktur'' denildi.
Yanıt arayan sorular Başbilen’in ailesinin avukatı Birgül Güven ile konuştuk. Güven, ölümlerin ardında soru işareti kalmaması için, savcılığın özel bir soruşturma yürütmesi gerektiğini belirterek, “Hüseyin Başbilen’in ölümünün üzerindeki soru işaretlerin kalkması için başta öldüğü günden itibaren altı aylık telefon kayıtlarıyla, bilgisayarındaki belgelerin incelenmesi gerekir. Ailesinin avukatı olarak bu davayı sonuna kadar götüreceğiz'' dedi. Başbilen ailesi şu üç sorunun yanıtını arıyor.
1- Hüseyin Başbilen’in intihar ettiği otomobilden iki paket sigara çıktı. Yapılan parmak izi araştırmasında, paketlerin üzerinden Başbilen’in dışında birisinin daha parmak izi bulundu. Bu kişi hiç tespit edilemedi.
2- Brifing vermeye giden Hüseyin Başbilen’in çantasında, üzerinde çalıştığı projeyle ilgili sunum bulunamadı.
3- Başbilen’in vücudunda onca bıçak izi olmasına karşın, neden ellerinde hiç kan izi yok?
Hüseyin Başbilen’in babası Vehbi Başbilen: “Bu, kesinlikle bir cinayettir'' ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006 tarihinde Ankara Pursaklar-Ayancık yolu üzerinde aracının içinde ölü bulunmuştu. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda görevli 10 bilirkişinin üçü olayı intihar olarak nitelendirdi. Oğlunun öldürüldüğünü söyleyen baba Vehbi Başbilen ile hac dönüşünde konuştuk.
TEMPO: Oğlunuzun intihar etmediğinden nasıl bu kadar eminsiniz? Vehbi Başbilen: Çünkü oğlumu tanıyorum. Bu, kesinlikle bir cinayettir. Daha iki ay önce düğününü yaptım. Annesiyle son konuşmasında evine aldığı halıdan söz etmiş. İntihar edecek kişinin eli kolu bir işe varmaz. Yaşama tutkuyla bağlı bir çocuktu.
T: Sizinle ilişkileri nasıldı? V.B.: Evlenene kadar bizimle yaşadı. İlişkilerimiz çok iyiydi. Çok çalışkandı, düzenli bir hayatı vardı. Akşam yemeğinde bile bilgisayarının karşısında olur, çalışmasına devam ederdi. İşinde bazı bilgilerin gizli olduğunu biliyorduk. İşiyle ilgili çok fazla ayrıntı paylaşmazdı, ama odasına rahat girip çıkardık. Eve biraz geç gelecek olsa mutlaka haber verirdi.
T: Gelininiz, oğlunuzun psikolojisinin bozuk olduğunu ve bu nedenle intihar ettiğini söylemiş. V.B.: Eşi, ‘depresyondaydı’ diyor. Ama bu depresyonun sebeplerini de açıklayamadı.
T: Oğlunuzun aracı bulununca sizi olay yerine çağırmışlar. Oradaki gözlemleriniz neydi? V.B.: Haber geldiğinde neyle karşılaşacağımı tahmin ediyordum. Olay yerine savcı ile gittik. Savcı, çocuğumun aracın içinde olduğunu ama kapılarının kilitli olduğunu, yedek anahtarın olup olmadığını sordu. Yedek anahtar yoktu. Kapıları, camı kırarak açtılar. Bileği ve boynu 2 cm kesilmişti. Fakat hiçbir yere kan sıçramamıştı. Hadi intihar etti diyelim; benim oğlum silah uzmanı. Alnına dayayıp tek seferde kendini öldürebilirdi. Neden hem bileğini hem de boğazını kesip böyle acı veren bir ölümü seçsin ki?
T: Borcu olduğu için intihar ettiği de ileri sürüldü. V.B.: Oğlumun bankada dünya kadar altını, arabası, iyi bir işi ve maaşı var. Bu imkânsız.
T: İnançlı biri miydi? V.B.: Oruç tutardı. Cuma namazlarını kaçırmazdı. Bu nedenden dolayı bile intihar etmez.
T: Oğlunuzu kim öldürdü sizce? V.B.: Bunu bilmiyorum. Ben de devlete soruyorum. Çocuğumu kim, niye öldürdü?
T: Davaya ilişkin sizin bundan sonraki tutumunuz nasıl olacak? V.B.: Eğer soruşturma genişletilmez ve bu noktada sonlanırsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğiz. Bizim talebimiz bunun bir cinayet soruşturması olarak görülmesi. O öldürüldü. Mezarının başına Türk bayrağı koydum. O, bu vatan için şehit düştü. Bana, ‘oğlunuz öldürüldü’ desinler yeter. O öldürüldü, hem de öldürülmeden önce başka yerde sorgulandı.
T: Sorgulandı mı? V.B.: Rahmetli, sürekli benim rüyama girip bunu söylüyor. Ben Hac’dan yeni döndüm, orada sürekli bu gerçeklerin açığa çıkması için dua ettim. | |
|